Ev koşullarında beslenen köpeklerin sayıları son yıllarda hızla artmaktadır. Bakım koşullarının daha sağlıklı bir yapı kazanmasıyla birlikte bu hayvanların yaşam süreçleri uzamış, buna karşın uzun yaşamla birlikte metabolik hastalık oranları artmış ve özellikle yaşlı hayvanlarda kalp ve dolaşım sistemi problemlerinin ön plana çıktığı görülmüştür.Günümüzde, kalp hastalıklarının neden olabildiği tahribatları önlemek, değiştirmek ve hatta bazen geriye döndürmekte başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Kaydedilen ilerlemeler son derece yavaş gitmekte ve ileriye doğru atılan her adım çok zor atılmakla birlikte sonuçları da her zaman sevindirici olmamaktadır. Ama yine de veteriner hekimler, köpeklerde kalp hastalıklarına karşı savaşmak ve tedavi yollarını bulmak için arayışlarına devam etmektedirler.
Kalp hastalıklarının tedavisinde erken teşhis büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple bu tür rahatsızlıkların hayvanda meydana getirdiği bozukluklar ne kadar önce yakalanırsa tedavi şansı da o oranda artmaktadır. Çünkü kalp hastalıklarına ilişkin belirtilerin ortaya çıkmasından uzun zaman önce kalp problemleri gelişmiş olabilir. Bu nedenle hastalığın erken safhada tanınması konusunda hayvan sahiplerine büyük görev düşmektedir.
Kalp yetersizliği, vücudun ihtiyacı kan dolaşımının kalp tarafından sağlanamaması sonucu gelişen bir fonksiyon bozukluğu olup, oluşumunda çeşitli sebepler öne sürülmekle birlikte, doğmasal ve sonradan kazanılmış kalp hastalıkları olarak ikiye ayrılmaktadır: doğuştan olan kalp hastalıkları, sonradan olan kalp hastalıkları.
Doğuştan gelen kalp hastalıkları, doğum sırasında bulunan kalp hastalıklarıdır. Ancak köpeklerin sadece %10'undan daha azında doğuştan gelen kalp hastalıkları bulunur. Böyle bir kalp hastalığı taşıyan yavru bir köpek sağlıklı görünür ve ancak rutin muayenede veteriner hekim bir kalp hastalığını teşhis edebilir. En önemlilerini şöyle sıralayabiliriz.
Doğuştan gelen kalp hastalıklarının en yaygın olan türüdür. Sol karıncık ile aort arasındaki aortik kapağın hemen altında bir daralmadan meydana gelir. Daralan bu noktanın ardında baskı oluşur ve bu yüzden de karıncık bu artan baskıya karşı pompalamak zorunda kalır. Sonuç olarak sol karıncık çok kalınlaşır ve yeterince kan alamaz. Kalpte geniş alanlarda kaslar ölür. Birçok vakada erken safhada belirgin semptom ortaya çıkarmayan bu hastalıkta, sol kalp yetersizliği geliştiği zaman kalbin kanı pompalama gücünde azalma neticesinde hayvanda hareket etme istememe gibi semptomlarla kendini belli eder. Çoğu zaman son derece sağlıklı görünen köpekler bir anda düşüp ölür. Hastalık genelde ilk 6 ila 12 ay içinde stabilize olur.
Tedavi olanakları arasında açık kalp ameliyatı ya da balonla şişirilerek (balon valvuloplastisi) ve daralmaya yol açan dokuyu açılır. Her iki yöntem de kısa vadede başarı sağlar, ama uzun vadeli sonuçlar hakkında bilgiler yetersizdir.Bu köpeklere ayrıca ilaç tedavisi de uygulamak mümkündür. G-adrenerjik blokörlerin kalp yetersizliğine ait semptomları azaltabileceği bildirilmekle birlikte, ağır subaortik stenosis hastası olan köpeklerde ani ölümleri önlemekte ne kadar başarılı oldukları bilinmemektedir.
Doğuştan gelen kalp hastalıklarının bir diğer türüdür. Bu durumda, sağ karıncık ile pulmoner damarlar arasında bir daralma söz konusudur. Hastalık ilerleme eğiliminde değildir. Köpek eğer hafif bir hastalık ile doğmuşsa, bu yaşamı boyunca hafif bir hastalık olarak kalır. Bu hastalık sonucu hayvanlarda sağ kalp yetersizliği gelişir ve klinik belirti olarak koşup oynamada isteksizlik, belirgin solunum güçlüğü izlenebilir.
Tedavi burada da balon valvuloplastisidir. Bu tedavi yöntemi %60-70 oranında başarı sağlamakta ve,çoğu köpek operasyon sonrası normal yaşamını sürdürebilmektedir.
Yine köpekler de sıkça görülen ve doğuştan gelen bir kalp hastalığıdır. Ductus arteriosus, aort ile pulmoner damarı birbirine bağlayan ve bu şekilde fötüsun yaşamı sırasında kanın akciğerlerin çevresinde kolayca akmasını sağlayan bir yapıdır. Akciğerler doğum sırasında genişleyip onlara kan akmaya başladığından, ductus arteriosus'un aort ile pulmoner damar arasında kapanması gerekir. Ancak PDA mevcut ise, bu yapı açık kalır ve bu yüzden de aorttan pulmoner damara kanın akması devam eder. Bu durum düzeltilmediği taktirde gelişen pulmoner konjesyon ve ödem sonucu hastalar doğum dan sonraki birkaç hafta ya da ay içinde generalize konjestif kalp yetersizliğine yakalanırlar. PDA'lı köpeklerin bir kısmında konjestif kalp yetersizliğine ilişkin belirliler yanında özellikle vücudun arka kısmında siyanoz izlenebilmektedir. Tedavi edilmez ise köpeklerin büyük çoğunluğu iki ila üç yıl içinde ölür.Ama doğru tedavi edildiği takdirde, köpekler normal ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmektedirler.Genellikle PDA'yı tedavi etmek için ipek bir iplik ile duktus bağlanır ve bu şekilde bu yapı kapatılır. Ancak yeni bir tedavi seçeneği ile köpek ameliyata alınmadan da bu bozukluk düzeltilebilmektedir. Damardan girilerek ductus'un içine üzerinde küçük küçük tüyler bulunan çok küçük bir kanca takılmakta ve tüylerin kan pıhtılarını çekmesi sağlanmalıdır. Kan pıhtısı ductus'u kapatmaktadır. Hasta için ameliyata girmekten çok daha kolay bir yöntemdir.
Doğumdan sonra gelişen bu durum, en yaygın görülen ve köpeklerdeki tüm kalp hastalarının neredeyse % 90'ını oluşturmaktadır. Hastalık genelde yavaş bir biçimde ortaya çıkar ve gözle görülen hiç bir fiziksel belirti göstermez. Ancak rutin muayeneler sırasında kalpte üfürüm sesleri, aritmiler ya da kalp atışında düzensizliklerle fark edilebilir. Bununla birlikte kardiyologlar bir kalp rahatsızlığıyla karşılaştıkları zaman hemen ilaç tedavisine geçmekten çekinirler, çünkü erken başlayan bir tedavinin hastalığın seyrini değiştirdiğini veya yavaşlattığını düşünmektedirler. Ancak hastalık öksürme, solunum güçlüğü, zayıflık, bayılma, karın şişkinliği, kilo kaybı veya hareket edememe gibi belirtilerle kendini gösteren konjestif kalp bozukluğuna dönüşünce tedavi uygulamasına başlamaktadırlar.
Kalbin sol atriyum ile sol karıncığı arasında kalan kapağının bir bozukluğudur ve sonradan edinilen kalp hastalıklarının %65'ini oluşturur. Doğru çalıştığında bu kapak tam olarak kapanmalı ve kanın atriyuma geri akmasını önlemelidir. "Ama eğer kapakta bir sızıntı varsa, kan geri akar ve bu şekilde geri akan kanı kompanse etmek için daha çok miktarda kan pompalayan sol karıncığın büyümesine yol açar ve akciğerlerde sıvının birikmesine neden olur (pulmoner ödem). Bunun sonucunda da konjestif kalp hastalığı gelişmektedir."
MR'li bazı köpekler uzun bir yaşam sürebilir, ama kapak dejenere olmaya devam ederse, konjestif kalp hastalığı ve ölüm kısa zamanda gelir.
Tedavi: Kardiyologlar, tedavinin ne zaman başlaması gerektiği konusunda anlaşamamakla birlikte, bazıları, kalp büyümeye başlayınca ilaç tedavisine geçmekte, diğerleri ise köpekte konjestif kalp hastalığının belirtileri ortaya çıkıncaya kadar beklemektedir. Genelde diüretik ilaçlar ve ACE inhibitörlerinden oluşan ilaç tedavisi kalp hastalığının belirtilerini hafifletirken kesin bir tedavi de sağlamamaktadır.
Sonradan edinilen kalp hastalıklarının bir başka yaygın türünü oluşturur. Kalpteki dilatasyona bağlı olarak gelişen ve genelde ölümcül olan bu hastalık, kalp kaslarını etkiler ve kalbin kasılıp kanı pompalamasını önler. DCM köpeklerde hiç bir belirti göstermeden sinsice gelişir ve yıllarca fark edilmeden mevcut olabilir. Ne var ki, ilk belirtisi ortaya çıktığında köpekte artık kalp yetersizliği başlamıştır. Klinik belirtileri hızlı ve zorlu soluma, öksürme, kalpte aritmi ya da karın şişkinliğidir.Kalp yetersizliğinin dışında bazı köpekler, kalp ritmi anormallikleri yüzünden bayılır, bazı köpekler ise ani den ölebilir.
Tedavi: Genellikle digoksin, diüretikler ve ACE inhibitörlerinden oluşan ilaç tedavisi belirtileri semptomları hafifletecek ve yaşamı da uzatabilecektir. Bazı veterinerler aynı zamanda DCM'yi tedavi etmek için taurin ilavelerini de önermektedirler, çünkü DCM'ye yakalanma riskini taşıyan bazı ırklarda taurin değerlerinin normalin allında olduğunu gösteren araştırma sonuçlan vardır. Benzer araştırmalar, boxer köpeklerde L-karnitin eksikliğini de DCM'ye bağlayabiliyor ve yine L-karnitin takviyeleri kalp hastalıklarını önemli oranda düzeltmeyi başarmıştır. Ne var ki, DCM çoğu köpeği altı ay içinde öldürür, ama yine de bazıları teşhis konduktan sonra iki yıl kadar yaşayabiliyor.
Aslında aylık ilaçlarla tamamen önlenebilmesine rağmen, hala sonradan edinilen kalp hastalıklarının en önemli nedenlerinden bi risidir. Özellikle tropikal ya da subtropikal bölgelerde görülen kalp kurdu hastalığı, hastalığı taşıyan bir sivrisineğin köpeği ısırarak cilt altına larvalarını bırakması ile başlar. Larvalar yaraya geçip oradan bedenin içine, son olarak da akciğere ulaşırlar ve orada gelişip kurtçuklara dönüşerek akciğerlerde ve çevresindeki dokulara özellikle de sağ kalp boşluğuna ve akciğer damarlarına yerleşerek buralarda tahribata ve tıkanıklıklara neden olurlar.
Köpeklerde bu durum kendisini kronik bir öksürük ile belli eder, aynı zamanda gelişen akciğer damar basıncı, sağ karıncığın kanı yeterince pompalamasına engel olarak, sağ kalp bozukluğu ve karında sıvı birikimine neden olur.
Tedavi: Hastalığın seyri gelişen bozukluklarla doğru orantılı olarak artar. Minimal bir hastalığa sahip köpeklerde tedavi şansı oldukça yüksektir. Kalp yetersizliği yaşayan köpeklerde tedavi daha zordur, ama yine de % 70-80'ini hayatta tutmak mümkündür. En iyi koruma yöntemi, veteriner hekim reçetesi ile verilen aylık ilaçlan kullanmaktır. Bu ilaçlar köpek hastalığı taşıyan bir sivrisinek tarafından ısırılsa bile, larvaları hemen öldürürler. İlacın en güzel yanı, bir ay veya hatta daha fazla verilmesi unutulsa bile, etkisini kaybetmemesidir.
Yaşın ilerlemesi, dengesiz beslenme, viral, bakteriyel, paraziter etyolojiye sahip birçok hastalığa ve kalbin koroner arterlerinde şekillenen yapısal değişikliklere bağlı olarak kalp kasında meydana gelen ve köpeklerde önemli kalp rahatsızlıklarına yol açan bir diğer hastalıktır. Tıkanan koroner arterin bulunduğu yere bağlı olarak hayvanlarda sağ ya da sol kalp yetersizliği semptomları gelişir. Bu tür kalp rahatsızlığı bulunan köpeklerde genel olarak şu semptomlara rastlamak mümkündür: zayıflık, iştahsızlık, kilo kaybı, eksersiz toleransında azalma, belirgin halsizlik, solunum güçlüğü,mukozalarda solgunluk, siyanoz, zayıf, hızlı (150-250/dk) ve düzensiz nabız, sol göğüs duvarı üzerinde kalbin apeksine yakın kısımda kalp vuruşlarının göze çarpması, kalp sesleri volümünün artması (kardiak genişleme esnasında), karında su toplanması ve buna bağlı karında şişlik, bağırsaklardaki venöz durgunluğa bağlı olarak gevşek kıvamda dışkı çıkarılması, şiddetli solunum güçlüğü olan bir hayvanın solunum kapasitesini artırmak için ayakta dururken dirseklerini vücuttan uzak tutması, akciğer ödemi varsa kıçı üzerine oturması ve ön ayaklarını, kafasını, boynunu ilen doğru uzatması gibi belirtileri gözleyebiliriz.
Tedavi: Genel olarak kalp hastalıklarının tedavisinde, kalp kasını kuvvetlendirmeye ve kalbin iş yükünü azaltmaya, kalp yetmezliği sonucu diğer organlarda ortaya çıkabilecek sekunder hasarları önlemeye ve kalp fonksiyonlarını iyileştirmeye dikkat edilmesi gerektiği bilinmektedir. Diğer organlarda sekunder hasarın önlenmesi normal kan akımının ve yeterli miktarda oksijenin sağlanması ile mümkündür. Bu nedenle, vücuttaki sıvı tutulmasının azaltılması amacıyla sıvı tedavisi uygulanmalı, diüretikler verilmeli ve hayvanın aktivitesi düşürülmelidir. Konjestif kalp yetersizliğinde NaCI kontraendikedir. Düşük tuz diyeti uygulanmalıdır.
Mr genelde küçük ırk köpekleri etkiler. Miniature Poodle, Miniature Schnautzer, Terrier'ler, Shih Tzu, Lhasa Apso ve Spaniel, özellikle Cavalier King Charles Spaniel köpeklerde sıkça görülür. Hastalık genelde 6 ila 9 yaş arasında başlar.
DCM Doberman ve Boxer'lerde yaygındır. Ayrıca Great Dane, Newfoundland ve Sn.Bernard'larda da sıkça görülür. Daha az görülmekle birlikte Amerikan Cocker Spaniel, English Cocker Spaniel, Springer Spaniel, Golden Retriever ve Labrador'larda da rastlanıyor. Erkek köpeklerde bu hastalık daha sık görülür. Hastalık genelde 4-12 yaş arasında ortaya çıkar.
Golden Retriever, Boxer, Newfoundland ve diğer büyük ırklarda görülür.
Poodle, Chihuahua, Collie, Maltese, Pomeranian, Sheltie, Alman Kurt Köpekleri, Terrier'ler da daha sık görülür ve dişi köpeklerde daha yaygındır.
Great Dane, Doberman Pinscher, Saint Bernard, Irish Setter, English Buldog, Newfoundland, Standart Poodle, Great Pyrenees, Afghan Hound, Scottish Deerhound, Bull-Mastiff, Bouvier des Flanders, Greyhound, Lab-rador Retriever, Chesapeake Bay Retriever ve Gordon Setter gibi büyük ve iri ırk köpeklerde görülen en yaygın kardiomyopati türüdür.
Katkılarından dolayı Prof. Dr. Kürşat ÖZER’e teşekkür ederiz.
Pazartesi - Cumartesi: 10:00 - 20:00
Pazar: 12:00 - 17:00