Kediler, müşkülpesent varlıklardır, her şeyi kolay beğenmezler. Kime karşı dostça davranacaklarına ve ne zaman emirlere itaat edeceklerine kendileri karar verir. Yeme alışkanlıkları yüzünden de "kaprisli" oldukları söylenir. Ama kedilerin bu kaprisli davranışları, sahiplerini çıldırtmak için yaratılmamıştır; bir kedinin beslenme ihtiyaçları ve sağlığı hakkında bilgi verebilir.
Ağzın anatomisi, işlevi ve hastalıkları, kedinin genel sağlığı hakkında ipuçları verir. Dudaklardan, dişetlerinden, dişlerden, dil ve tat hücrelerinden oluşan kedi ağzı, yemek yemesine, avlanmasına, temizlenmesine, nesneleri taşımasına, korunmaya ve ses çıkartmaya yarıyor.
Kedinin dili, tat, ve yemeğin yapısını tespit etmek için yaratılmıştır. Sıvıları yalayabilir, küçük yemek kırıntılıları alabilir, kemiklerden eti ayırabilir ve tüyleri temizleyebilir. Dilin yüzeyi, papilla denilen, parmak benzeri çıkıntılarla kaplıdır. Bazı papillalar tat hücreleri taşır, bazılarında da tüy bakımına yardımcı olan kılçığa benzer yapılar bulunur.
Kedilerdeki tat duyusu, insanlarınkinden daha hassas. (Çoğu insan, suyun tazeliğindeki tat farklılıklarını algılayamaz. Bazı araştırmacılar, daha taze tattaki suyu tercih ettiklerinden, kedilerin akan musluklardan su içmeyi sevdiklerine inanıyor.)
Tat alma duyusu nasıl oluşuyor?
Besin maddeleri tükürük ile parçalanır. Tat hücrelerindeki tat tüycükleri farklı duyguları algılar ve tat ile ilgili sinyaller hassas sinirler yolu ile beyine gönderilir. Bu sinyaller ile besinlerin tanınması sağlanır. Farklı tat hücreleri farklı duyguları algılar. Kediler ekşi, acı ve tuzlu tatlan ayırt edebilir, ama şekerli tatları algılayamazlar.
Tat ve lezzetlilik, aynı şeyler değildir. Lezzetlilik, bir kedinin herhangi bir şeyi yemeye karar vermesi için çok önemlidir. Kediler yemeklerinin tadı, dokunuşu ve fiziksel şekline karşı duyarlıdır ve bu unsurlar lezzetliliği belirler. Yapılan gözlemler ve deneyler, kedilerin yemekte yeni bir şekil veya kokuyu tercih ettiklerini gösteriyor. Kedilerde lezzetliliği etkileyen besin maddesi unsurları nem, hayvansal yağlar, hidrosilat proteinleri, et, belirli proteinler ve asitliktir. Hayvan maması üreten firmalar bu bilgileri kullanarak kediler için besinler hazırlarken lezzetliliği en üst düzeye çıkartmaya çalışıyorlar.
Kaliteli kedi maması paketlerinin üzerinde doğru beslenme miktarları ile ilgili bilgiler bulunur. Premium mamalar yüksek oranda konsantredir 40- 50 gramı 4,5 kg'lık bir kedinin günlük beslenme ihtiyacını tamamiyle karşılayabilir. Eskiden veteriner hekimler , kediler ne zaman ne isterlerse yemelerine izin verilmesini önerirdi. Besin maddelerinde lezzetliliğin artırılmış olması bu öneriyi değiştirdi. Çoğu kedinin artık kilosunu kontrol edebilmek için tespit edilen ölçüler ile beslenmesi gerekiyor.
Kedinin ağız boşluğunu etkileyen hastalıklar ve durumlar, normal işlevleri etkileyebilir. Yemek yeme, içme ve temizlenme alışkanlıklarında görülen değişmeler, kedinin ağzında bir sorun olabileceğine dair bir uyarı olabilir. Bazı kedi sahipleri, kedinin ağzını acıtmak veya ısırılmak korkusu yüzünden kedinin ağzını açmak istemez. Ancak kedinin ağzını açmak, normalde kedinin canını acıtmaz. Yavru bir kedi ile çalışılması gereken bir tekniktir. Bu şekilde yaşamı boyunca dişlerini ve ağız sağlığını daha iyi bir şekilde kontrol edebilir ve ağızdan ilaçlarını daha kolay verebilirsiniz.
• Ağız, mukoz dokular denilen dokularla kaplıdır. Mukoz dokulann rengi, bedenin diğer kısımlarının ne kadar sağlıklı olduğuna dair ipuçları verebilir.
• Soluk renkte mukoz dokular kansızlığa ve düşük sayıda kırmızı kan hücrelerine işaret edebilir.
• Mavimsi renkteki mukoz dokular kanın yeterince oksijen alamadığını gösterebilir.
• Sarı dokular da sarılık ve karaciğer hastalıklarının belirtisi olabilir. Bu üç değişik rengin her biri, doğru tedavi edilmediği takdirde gerçek anlamda yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabilirler.
• Veteriner hekimler aynı zamanda mukoz dokuları, hayvanın sıvı durumunu ve dolaşımını görmek için de kullanırlar. Dokulara dokunup "beyazlatırlar" ve rengin ne kadar sürede geri döndüğünü izlerler. Normal olarak bu süre iki saniyeden azdır.
• Kötü kokulu nefes, salyalama, yemek yemede güçlük, çenesini takırdatma, kedilerdeki ağız hastalıklarının klinik belirtileridir. Kedilerde görülen genel diğer hastalıkları abseli ya da kırılmış, yanlış yerleşmiş dişler ve yangılı dişetleridir.
Yavru kediler, genelde altı haftalık olduklarında süt dişleri çıkar. Yavru kedilerde 26 diş, yetişkinlerde 30 diş bulunur. Genç kediler dört ile altı aylık olduklarında süt dişlerini döküp yetişkin dişleri çıkartmaya başlarlar. Bazı yavru kedilerde bu diş dökme sırasında dişetleri kızarır ve nefesi kokar. Bu belirtiler sekiz aylık olduklarında geçmelidir.
Halitosis denilen kötü kokulu nefes yetişkin kedilerde oluştuğunda bir diş hastalığı, ağız içinde yangı, virütik bir enfeksiyon ve metabolizma probleminin belirtisi olabilir. kedinizin yaşamı boyunca ağız ve diş muayeneleri de yapılmalıdır.
Halitosise neden olan ve en sık görülen metabolizma sorunu, böbrek hastalığıdır. Böbrekler doğru şekilde çalışmadıklarında, kandaki atık maddeler atılamaz ve böylece birikim yaparlar. Dişetlerindeki kan hücrelerinin sayısı çoktur ve yüzeye yakındırlar, böylece yüksek oranda atık madde ağızda koku yaratır. Böbrek hastalıkları çoğu zaman 10 yaşın üzerindeki kedilerde görülür. Diabetes mellitus (şeker hastalığı) ve sindirim sistemi veya solunum yolu hastalıkları da halitosis'e neden olabilir.
Kedi ağızlarında görülen iki ana yangı durumu vardır: plazma hücresi stomatiti ve kronik felin gingivit stomatiti. Bu hastalıklardan birine yakalanan kedilerin ağızlarında kırmızı, düzensiz bölgeler oluşur. Negatif felin lösemisi ve felin immuneksikliği virüsu testleri ve bir biyopsi, bu durumlarda teşhis koyabilmek için gerekli olabilir. Her iki türdeki yangı durumu denetim altına alınabilir ama ender olarak tümüyle tedavi edilebilir. Bu durumların ileri safhalara gelmiş olduğu kediler ağızlarını açarken son derece şiddetli acı duyar. Yemek yerken güçlük çekerler ve tüylerini temizleyemezler.
Tedaviler için antibiyotikler ve antienflamatuarlar kullanılır, ağız dokusundan parçalar temizlenir veya tüm dişler çekilir. Bu hastalıkların nedenleri anlaşılmış değildir.
Kedilerde pek çok, virüs tipi ağız yaralarına neden olur. Felin herpes ve felin calici virüslerinin neden olduğu solunum yolları enfeksiyonları patlayan küçük aftlar yaratabilir ve dudaklar, dişetleri, dil ve tat hücreleri üzerinde ülser oluşabilir. İnsanlardaki herpes virüslerinin neden olduğu aftlara çok benzerler. FIV pozitif olan kedilerde çoğu zaman kronik gingivit (diş eti itihabı) görülür. Bazı FeLV pozitif kedilerde bağışıklık sisteminin zayıflaması da kronik gingivit stomatite neden olur. Bir virüs olan Panlokopenia de ağız ülserlerine yol açabilir.
Salyalama, kedilerde normal bir özellik değildir. Salyalayan kedilerin veteriner hekim muayenesine götürülmeleri önerilir. Salyalayan köpeklerin aksine, ancak çok az sayıda kedi heyecanlı, sinirli veya sevinçli olduğunda salyalar. Çoğu kedi sahibi salyalamanın kedilerde anormal bir davranış olduğunu düşünür.
Salyalamaya neden olan şeyler, kedinin ağzına takılan yabancı bir madde, ağız ülserlerine neden olan virutik enfeksiyonlar ve dudaklar, dişetleri veya dil üzerindeki tümörlerdir. Kedi acı bir maddeyi yaladığında. mesela alkol gibi, ya da tadı acı olan bir şey yediğinde, bir böcek gibi, salyalayabilir. Travma yaşayan veya gene kemiği kırılan kediler de salyalayabilir. Ağızda meydana gelen travmalardan biri kedinin bir elektrik kablosunu kemirip ağzını yakmasıdır. Yanıklar hafif veya ağır olabilir. Eğer ağır durumdaysa, kedi haftalar boyunca kendi başına yemek yiyip su içmeyebilir. Aynı şey çene kemiği kırıkları için de geçerlidir. Çeneyi tutturmak için teller, vidalar veya ağzın bağlanması gerekebilir.
Eğer yaşlı bir kedinin ağız boşluğu içinde bir kitle görülürse, bu iyi ya da kötü huylu bir tümör olabilir. Diğer dıştaki hücre büyümelerinin aksine, ağızdaki tümörlerin alınması veya tedavi edilmesi zordur. Tümörler dudaklardan, gene kemiklerinden, dişetlerinden veya dilden çıkabilir. Kötü huylu olan Squamous hücre karsinoması en sık görülen ağız tümörüdür.
Kedilerin ağızlarında görülen kanser olmayan oluşumlar gingival hiperplazi, diş abseleri ve eosinofilik granulomalardır. Bir biyopsi, veteriner hekimin oluşumun türünü teşhis etmesine yarar.
Kedilerde damak ve tükürük bezlerini etkileyen durumlar yaygın olarak görülmez. Ağzın doğru bir şekilde kapanmamış olduğu bir deformasyon ise cerrahi olarak düzeltilebilir. Tükrük bezleri alınsa bile kedi normal fonksiyonlarını yerine getirebilir.
Kedinin yemek yeme ve su içme yetenekleri etkilendiği takdirde ağız boşluğu yaraları veya hastalıkları ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Normal şartlar altında, gerekli besini alması için kediyi yemek yemeye veya su içmeye zorlamak güçtür. Besleme tüpleri ve sıvı enjeksiyonları, kediye gerekli besin ve sıvıları vermek için kullanılan yöntemlerdir. Veteriner hekimler, yemeğin ağızdan geçmesini önlemek için değişik yerlerden geçip mideye inen tüpler yerleştirir. Tüplerde en çok kullanılanlar, nasogastrik (burundan mideye) ve gastrostomi (bedenden doğrudan mideye) tüplerdir. Gerektiğinde tüpler kediyi beslemek için aylar boyunca kullanılabilir.
Sıvı ise damar içi sondalar veya deri alt iğneler ile verilir. Kedi sahipleri kedilerini bir tüp ile beslemeyi ve sıvıları da deri altı iğneler ile vermeyi öğrenebilir. iyileşme ya da ölüm buna bağlı olabilir. Bir kedi bir gün ya da daha fazla yemek yemediğinde metabolik değişimler oluşur ve ardından zincirleme olarak oluşan olaylar, temel sorundan daha tehlikeli olabilir.
Kediler ağızlarını, yemek yeme ve su içmenin dışında da kullanır. Düzgün bir şekilde temizlenebilmesi için kedinin sağlıklı, acımayan bir ağza ve güçlü bir dile ihtiyacı vardır. Her kedinin temizlik için ayırdığı zaman farklıdır. Bazı kediler kendilerini temizler, bazıları başka kedileri ve bazıları da sahiplerini temizlemeye çalışır.
Savunma davranışı da kedinin ağzı ile ifade edilir. Tehdit altındaki bir kedi kendisini savunmak için hırlar, tıslar, tükürür veya ısırır. Bu davranışlar bazen eylemden çok gösteriştir, ama asla bir kediyi küçümsemek istemezsiniz.
Kedi ısırmaları, köpek ısırmalarından belirgin biçimde farklıdır. Bir köpek genelde ısırır, kafasını sallar ve deriyi yırtar. Kediler genelde delmek için ısırır ve sonra da bırakır. Bu, dokuların derinlerine bakteri enjekte eder ve enfeksiyonlara neden olabilir. Eğer bir kedi tarafından ısırılırsanız, bir doktora gidip antibiyotiklerle tedavi edilmelisiniz. Kedileri ev dışında yaşayan kişiler, kedi kavgalarında oluşan yaraların enfeksiyonlarını iyi bilir. Bakteri derinin altında üç ya da daha çok bulunduğunda bir apse oluşabilir. Doğru tedavi için, apsenin cerrahi olarak açılıp akıtılması ve antibiyotik kullanılması gerekir.
Kediler bağırmak, miyavlamak ve başka kedilerle konuşmak için de ağızlarını kullanır. Ancak insanlarını yaratabildiği sesleri çıkartabilmek için, dudaklarının hareket ettirme yeteneğine sahip değillerdir.
Kediler, nesneleri taşımak için de ağızlarının kullanmak konusunda oldukça beceriklidirler. Anne kediler, yavrularının taşımak için ağızlarını kullanır. İyi avcı olan kediler henüz yemedikleri avlarını da ağızlarında taşımaya bayılır.
Ağız, kedinin yaşamında pek çok önemli rol oynar. Kedinizin ağzındaki değişmeleri izleyip veteriner hekiminize zamanında götürürseniz, kedinizin sağlıklı kalmasına yardım edebilirsiniz.
Katkılarından dolayı Prof. Dr. Kürşat ÖZER’e teşekkür ederiz.
Pazartesi - Cumartesi: 10:00 - 20:00
Pazar: 12:00 - 17:00